28 Aralık 2009 Pazartesi

Sevgili Ruzgar

Sevgili Ruzgar,

Bak simdi seni digerlerinden ayirdigimizdan degil, yani tamam anliyorum bir kar bir yagmur efendime soyleyeyim bir gunes kadar adin yok, buna icerliyor olabilirsin. Tamam hakkindir, kendine gore senin de sebeplerin var, zaten kisitli bi zamanim var, oyle her istedigim donem elimi kolumu sallaya sallaya cereyan edemiyorum diyor olabilirsin. Ama yani ben de sicak hava ile soguk hava her yer degistirdiginde seninle ugrasmak zorunda degilim, bana da hak ver.

Bi kere adamin kafasini guzel yapiyosun, ki hic hos bir sey degil, biz onun daha guzel yontemlerini kendimiz biliyoruz, tercih eden var etmeyen var. Her seyin bir yeri zamani var, bunlari kimse sana soylemedi mi? Senin anan baban yok mu! Sonracigima, sacimizi bozuyorsun, ortalikta deli gibi gezmek zorunda kaliyoruz, eteklerimizi aciyorsun. Balkonda, terasta ne varsa ucuruyorsun, sen kimsin de benim esyalarimi oraya buraya atiyorsun anlamadim yani. Hah semsiyeler, bu insanlik kac semsiyeyi senin yuzunden maziye gomdu haberin var mi? Hepsi beeeyle ters donup abuk subuk bir sekle giriyor, mutlu mu oluyorsun nedir?

Yani tamam kimse senin elinden hava olayi olma vasfini almiyor, sen de bi renksin, senin de sevenin var. Hem her yer bizim gibi degil ki, senin de popularitenin tavan yaptigi yoreler var. Dusun senin adina yazilmis sarkilar mevcut. Kisisel alma yani onu demek istiyorum, biz kara da mektup yazdik, yagmura da, alinmaca gucenmece durumu olmasin. Senden ozel istegim cam agacimizin uzerindeki susleri bi 3 gun icin firlatma, sabret.

Bak yapma demiyorum, hobi olarak yine yap, ama lutfen elinin ayari kacmasin.

Optum canim, bay!

Eda

Sevgili Friendfeed Sakinleri...

Sevgili Friendfeed sakinleri,

Ne amaçla bu mecrayı kullanıyorsunuz bilmiyorum, Friendfeed tanımınız nedir onu da bilmiyorum ama bazılarınız çok yanlış anlıyor, onu çok iyi biliyorum.
Bu mecra bana göre güzel görsel toplama, hoş insanlar tanıma yeri. Bu yüzden de beğendiğim insanları takip ediyorum, beğendiğimden kastım da ilgi alanıma hitap edenlerden bahsediyorum. Sadece yazı yazanları genelde takip etmiyorum, harika tespitler yapmıyorlarsa...
Ama bu aralar o kadar çok gözüme takılan bir şey var ki mantığını asla anlamıyorum.
"Beni takip etmeyeni ben de etmem" O nedir yahu?
Ben beni takip etmeyen birçok kişiyi takip ediyorum, bazen acayip güzel şeyler post ettikleri için kıskanıyorum, bazen bazı fikirlerine katılmıyorum ama onlardan beklediğim şey geri dönüş olarak beni takip etmeleri değil, güzel şeylerle beslenemeye devam etmeleri.
Subscribe olayını bu kadar kişiselleştirmemek lazım, insanlar çok takılmış durumda buna. Takip edilmek güzel duygu ama herkes sizinle aynı ilgi alanında olmayabilir. Bu "allah" olduğumuz anlamına gelmez.

Kendinize zarar yani, hepinize kolaylıklar,
Öptüm bay!

e.

25 Aralık 2009 Cuma

Sevgili Bankacılar...

Sevgili Bankacılar,

Mesleğinizden nefret ettiğinizin farkındayım ama lütfen bunun acısını, bizlerden yani "müşteri"lerinizden çıkarmaktan vazgeçin. Gerçekten artık hepinizden bıktım. Bir de çeşit çeşitsiniz, hangi birinize çatacağımı, hanginizle nasıl uğraşacağımı bilemiyorum.
Öncelikle beyler, sizlerle genelde pek bir problem yaşamıyorum. Nedense kadınlara nispeten daha iyisiniz. Ama siz de o bankanın sahibi gibi davranmaktan vazgeçin aaa. Bir de sizde gözlemlediğim başka bir şey de, planlama sorununuzun olduğu. Bir sürü saçma işlem yaptırıp, gerçek işlemin ne olduğunu karıştırıyorsunuz. Biraz pratik zeka lütfen...
Kadınlar, ah siz yok musunuz? Bakın ne güzel dedim, lütfen yok olun. Anlıyorum bütün gün oturuyorsunuz, cins cins insan geliyor, hepsiyle uğraşıyorsunuz, e tabii sürekli oturduğunuz için kilo alıyorsunuz falan bunalıma giriyorsunuz. Ama ben miyim canım suçlusu? Nedir yani, İktisat ya da İşletme artık ne okumak gerekiyorsa, ben mi dedim onu okuyun diye. Ya da ekonomist olmanızın önündeki engel ben miyim?
Hele hele tanışmanızın 1. saniyesinde "canım" "güzelim" "sen" demiyor musunuz, yemin ediyorum saçınızı başınızı yolarım. Nerden "canın" oluyorum ulan ben senin? Pardon sizin. Ne haddinize? Birbirimizin hayatındaki yerimizi bilelim; ben müşteriyim, siz de benim işlerimi yapmakla yükümlü çalışansınız. O kadar (Müşteri de o bankanın dönmesini sağlayan kişi, para kaynağı, unutuyorsunuz da bol bol).
Eğer memnun değilseniz bu tanımdan, meslek değişimine, koca parası yemeye yönelebilirsiniz...

Hiçbiriniz öpmüyorum, mümkünse bir daha görüşmeyelim, bay! Gerçi aranızda kırk yılın başında çıkan dünya tatlısı olanlar da var, onları öpüyorum, her şeye yardımcı olmaya çalışıyorlar falan onları görmek isterim. Yanaklarından sanal makas bile alırım. Bay!

e.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Sevgili Ilham, Motivasyon ve Konsantrasyon

Sevgili ilham, motivasyon ve konsantrasyon,

Nerdesiniz be? Ne rahat rahat oturabiliyorum, ne yazabiliyorum, oyle bos bos ekrana bakiyorum. Isiniz gucunuz vaktimden calmak, goren de 3'unuzu de adam zanneder. Yapi olarak olumlu anlam olarak olumsuz oldunuz su an benim icin tam olarak, hatta her ayin su gunlerinde oluyorsunuz oyle. Hayir yani istedigimiz zaman gelmedikten sonra ne yapalim biz sizi? Bir suru kavram var dunyada, size mi kaldik? Yani iyi niyetimi, size duskunlugumu suistimal ediyorsunuz resmen, ocaginiza dustum diye de artislik yapiyorsunuz. Bir de kacan kovalanira inaniyor olabilirsiniz.

Ozellikle ilham sen! Sen eskiden boyle degildin, dizimin dibinden ayrilmazdin, diger ikisiyle hicbir zaman o kadar samimi olmadim da sen baskaydin. Aslinda sen iyisin de cevren kotu. gel otur konusalim, bu aksam bana uygun, hatta tam vakti. Zira deadline denen bir sey var ulan! Seni mi bekleyecegim ben butun gun? simarik! Hadi simdi ciksan anca gelirsin, cok fazla is birikti.

Ve bundan sonra her pazartesi sabah masamda ol!

digerleri; hadi onu optum, size bay!

Eda

22 Aralık 2009 Salı

Sevgili Ezgi

Sevgili Ezgi,

Lutfen biraz kultur sanatla ilgilen, kitap oku, gitar cal. Bak bize, biraz feyz al cok rica ediciim. Butun gun oyle oturuyorsun, su yerlerin haline bak allasen. Lutfen bu konuda biraz daha hassasiyet cinim. Sonucta 3 kisi bi koltukta yasamak kolay bir sey degil. Madem o sekilde bir yasam tarzi yakistirdin kendine lutfen bir ara kendinde gucu toparla da etraftan bize bir sehpa, ne bileyim berjer falan buluver, hayir hic olmadi bir tv de olur, koltuk-tv cokos olur yani. Elinde de bir kumanda var ama biz bir hayrini goremedik. Bir de benden sana tavsiye o noodle'i yeme.

Bu arada bu kopek benim dibimde ne yapiyor yani onu da hic anlamadim.

Yine de coook cok optum, bay!

Eda


Soldan saga; Eda, Ezgi ve Cagri

Sevgili Birsen Tezer

Sevgili Birsen Tezer,

Ben boyle ayar gormedim arkadas! Niye yaptiniz bunu ha niye? Cok ayip oldu sahsima, bana yapilir mi bu yapilir mi! Bilenler bilir ben ki Turk bir sanatci ya da grubun albumunu mutlaka, iki elim kanda olsa, cebimde para olmasa olmayan parami harcamak suretiyle kredi kartiyla satin alirim. Yani tutmasalar bir anda gaza gelip Turk diye Cilekes'in albumunu falan da alicam, bende yerel hardcore gruplarinin bile CD'si var ayol :( suursuz anlarimda denk geliyor, dayanamiyorum. Surdan yan yana koysaniz karsiki mahalleye yol olacak kadar CD arsivim var benim 6 yasimdan beri. Bu konuda miniminnacik bir kedi yavrusunun hassasiyetindeyim. Turklukle ilgili tek bir derdim var o da muzisyenlerinin CD'lerini almak.

Hatta ben ki sizin gectigimiz hafta Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan roportajiniz bir corbaysa eger onda bir tuzum. Ben ki siz bir irmaksaniz eger onda savrulan yapragim! Friendfeed'de umarsizca sarkilarinizi post eden, sozlukte sapik gibi her gun hakkinizda entry giren, 'hayatimda dinledigim en guzel album olabilir! diye 'dunyanin en' listesini cogaltan o cilgin gencim. Iste o benim.

Bir facebook post'uyla yillarin birikimi gitti, ben onlari gormusum neye yarar, kapi gibi duruyor orda yorumunuz. 'Eda bu da sana kapak olsun' dediniz ve gittiniz, arkanizda biraktiginiz gozu yasli hayrani dusunmediniz bile, yahu su koskoca fan page'de rezil eder miyim, inbox'ina mi atsam da fircami ordan mi ceksem demediniz. uzulen surat. Sikayetciyim! Sikago'da Kalan Muzik vardi da biz mi almadik albumu! Aciklamami beklemediniz bile, ben yalnizca emege saygi, +rep vermek istemistim. Turkiye'ye geldigim gibi aldim albumu, degdi mi bu ayara ha degdi mi?!!!1!!1

Cok buyuk ayar yedim ama kiyamam, optum bay!

Eda




Zaman: gecen gun
Mekan: Birsen Tezer facebook fan page wall'u

not: Optum, bay!'dan sosyal mesaj! Korsana hayir! Birsen Hanim'a sonrasinda vallahi ben yurt disindayim hocam dedim, o da dogru tamam orda satilmiyor dedi, opustuk baristik. Hikayenin sonunu merak edenler icin gelsin.

20 Aralık 2009 Pazar

Sevgili J&B...

Sevgili J&B,

Bir parti düzenlemişsin, bunu da su altında yapmışsın. "Ne kadar da ilginç!" dedik, gittik gecenin bir yarısı.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, eğer gecenin bin'inde, evimden milyonlarca kilometre uzaklıktaki bir partiye gideceksem, o parti muhteşem olsun, bana rüya gibi anlar yaşatsın isterim. Aynı dileklerim, dönüşünde taksiye 25 lira ödemek zorunda olduğum partiler için de geçerlidir.

Dilerim ki sevdiğim bir içki markasının düzenlediği partide, o içkinin aktığı çeşmeler olsun, ağzımı musluğa dayayıp kana kana içeyim. Üstüm başım o içkiyle sulansın, etrafta yalaklar olsun... Ben o içkiye doyabilmek isterim J&B... Düzenlediğin partide doyabildim mi içkiye J&B? Doyamadım...

Bol bol balık gördüm ama onun yerine. Kendini yarasa zanneden vatozdan, köpek balığı kukusuna kadar geniş mi geniş bir skalada, denize ait pek çok şey gördüm. Bunlar güzel şeyler tabii ki. O partiye gitmemiş olsam, günlük hayat çizelgem içerisinde köpek balığı kukusu görebileceğimi sanmıyorum. Ama bana vaadettiğin şey bu değildi tabii ki. Ben içki istedim J&B!

Partide "viski" yoktu; onun yerine 5 çeşit içkiyle karşılaştım. Bakalım neymiş bu 5 çeşit içki:

  1. Girişte "İNANILMAZ" makyajli iki kızın dağıttığı iğrenç, şekerli, tadı hiçbir şeye benzemeyen shot.
  2. Mandalina ve fesleğenli iğrenç sıvı - viski karışımı
  3. Zencefilli iğrenç sıvı - viski karışımı
  4. Ahududulu iğrenç sıvı - viski karışımı
  5. Viskiyle yapılmış mojito
Girişteki shot zaten gecenin nasıl geçeceğinin ilk sinyalini verdi aslında; ama ben yine pozitif düşünmeye çalıştım. "Hele bir viski sebillerine ulaşalım, o zaman gecemiz renklenecek" dedim. En boş bara gidince, bize 3 iğrenç sıvı - viski karışımını öneren barmenle karşılaştık. Önce mandalinalıyı denedik, bir yudum alıp bıraktık. Hevesimiz kırıldı ama pes etmedik, zencefil denedik, onda da iş yok. Bİ KERE İÇİNDE VİSKİ NAMINA BİR ŞEY YOK!

Sonra dedik ki sevdiceğimle "mojito iyidir, mojito candır" başka bir bara yöneldik. Bu arada birisi elime somonlu iğrenç bir kanepe tutuşturdu. Nefret ettiğim somonun ağzımda bıraktığı iğrenç tada mı yansam, onca balığın gözünün içine baka baka balık yiyor olduğuma mı yansam bilemeden yürürken yan tarafta başka bir yiyecek gördük. Gerçekten allah düşmanıma vermesin öyle bir yiyecek.

İçimizde bir umutla mojito yapılan bara vardık ve birer adet mojito aldık ardından. Ama o da ne J&B? O DA NE J&B? SORUYORUM SANA, YER YÜZÜNDE O ŞEKİL BİR MOJİTO VAR MI LAN!? ÖYLE BİR MOJİTO YAPILDI MI HİÇ BU GÜNE KADAR!?

Sevgili okuyucu, allah inandırsın yarım bardak şeker, yarım bardak sodanın üzerine iki tane limon kabuğu koyup mojito diye tutuşturdular elimize. Ne viski tadı geliyor, ne limon...

Elimizde şekerli sularımızla bir müddet gezindik, sonra kenarda bir yere bırakıverdik. Son olarak ahududuluyu deneyelim dedik, o da kötünün iyisi çıktı, iki kişi bir bardağı bitirip evimize döndük.

Şimdi sorarım sana J&B, nasıl bir içki markasısın sen? Madem ki bu kadar sakınacaksın bir yudum viskiyi bizden, niye düzenledin o partiyi, yakıştı mı sana?

Neyse ama ya, köpek balığı kukusu gördüm mü, gördüm. Onu göremeyen de var sonuçta...

Öptüm bay,

Çağrı

19 Aralık 2009 Cumartesi

Sevgili J&B...

Sevgili J&B,


Çok güzel parti hazırlamışsın. Birçok insan davet etmişsin. Twitter'da çeşitli yarışmalar yapmışsın. Evlere şahane kutular göndermişsin. Ama çok önemli bir şey unutmuşsun dostum.
Gitmişsin allahın dağında parti düzenlemişsin. Tamam anladık egzantirik mekan arzuladın ve o yeni açılan akvaryumu seçtin ama Bayrampaşa'ya insanlar nasıl gelsin?
Bir de utanmadan "Araçlarınızla gelmeyin, alkollü araç kullanmayın" yazıyorsun her yere. Tamam aferin şahane düşünmüşsün ama saat 12 buçukta ulaşımın bittiği bir yerde, 10'da başlayan bir parti organize ederek ne yapmayı planlıyorsun ki?
Ha diyorsan "Parası olmayan gelmesin, taksiye binsinler" yanlış yoldasın iki gözüm. Bak sana eski bir party girl olarak tavsiyem, insan kaybedersin.
Halbuki çözüm basitti, koy birkaç servis, sen de mutlu ol, biz de mutlu olalım.

Hadi akşama viskilerimizi şerefe ederiz,
Öptüm bay!

e.

Sevgili Gmail'in Otobüs Durağı Teması...

Sevgili Gmail'in Otobüs Durağı Teması,

Seni çok severim. O tatlı zürafanla beni hemen kalbimden feth ettin. Zürafalara olan ilgim gerekli otoriteler tarafından bilinir. Havalar güzel oldukça bakmaya doyamadığım bir şey o zürafa. Bi gün müsaitse o zürafanın tepesine ben de binmek isterim.

Sonra hayatıma o dondurmayı soktun. O dondurma ki bana bu soğuk kış günlerinde sürekli dondurma yediriyor. Allah seni ne etsin bilmiyorum sevgili Tema. Canım o kadar kocaman dondurma istiyor sürekli. Göbek oldu 6 kat lan! Ama duuur, son darbeni daha anlatmadım.

Gmail bu ne? Bana sürekli kar yağıyor diyorsun ama şu an pencere önümde. Kar mar yok. Benim gibi pencereden kar bekleyen birine işkence değil mi bu yaptığın? Hı? Kar istiyorum, bi bakıyorum Gmail'de kar var, hatta kardan adam bile var. Hemen koşuyorum bakıyorum, dışarda kar yok Gmail. Çok üzülüyorum. Geceleri sessiz sessiz ağladığım oluyor...


Lütfen bana bunu yapma, seni severim yoksa. Bir mail şeysi olarak da tema olarak da şahanesin. Görseller falan şahane. Lütfen karlı duygularımla oynama Gmail Teması.

Öptüm bay!
e.

17 Aralık 2009 Perşembe

Sevgili Sera'nin dudagindaki ucuk

Sevgili Sera'nin dudagindaki ucuk,

Fark ettiysen sevgili olan sen degilsin Sera'nin kendisi. Senden ne sevgili olur, ne koy ne kasaba. 7 aydir yokmussun ortalikta, bir sey duydun da mi geldin? bi cikarin mi var ha! konus. Biliyorum yine kizin hayatini darmadagin etmeye geldin ama yemezler, bir ucuga yenik dusecek insan degil kendisi. Eskidenmis onlar, eyvah ucuk cikti n'apicam allamlar, genc kizlar artik cok daha guclu, kendi ayaklari uzerinde durabiliyorlar. Cocuk, kariyer esprisine hic girmeyecegim.

Senin haberin yok galiba ama(ortalikta boyle salina salina gezdigine gore) herkes senden nefret ettigi icin bilim calisiyor, bilimin olmadigi yerde kozmetik var be! bunun releev'i var -ki kendisinin slogani '1 gunde ucuk tedavisi! o biraz yazis yani- bunun zovirax'i var. Onlar da olmadi kapaticisi var, fondoteni var, ki ikisi ayni sey olabilir, su an cok sinirlendim net olarak bilemiyorum yani. tam rakam veremicem!!1

Eminim tam da boyle insani sinir eden bir yere konuslanmissindir, can da yakarsin, goruntude cizirti da yaparsin ama senin yolun yol degil, sonun geliyor, seni tanidik ve pesindeyiz, bizi oyalayamacaksin. Birkac gune yok olacaksin, sen bu mektubu okudugunda biz cok ileri gitmis olacagiz, iyisi mi sen git kendine baska dudak bul. Bebek gibi kizimizin ozel alanindan cikar misin lutfen?

Sera'yi optum, sana bay!

Eda



not: taninmasin diye hanim kizimizin gozlerini fatoshop ile kapatmak zorunda kaldik.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Sevgili Kızlar...

Sevgili kızlar,

Şu aralar kalın çerçeveli gözlüklerin moda olduğunu farkındayım. Moda olan birçok şeye yaptığınız gibi bunlara da kayıtsız kalamadığınızı da gözlemledim. Ancak herkes yüzünü bilsin di mi?
Yani tamam hepimiz güzel kızlarız, şahaneyiz, gerekirse çocuk da yaparız kariyer de. Ama biz de kendimizi bilelim. Bir örnekle açıklamak isterim...

Nacizade fikrim bu kızcağıza gözlüğün yakıştığı yönünde. Ama bu kızımız esmer olsaydı ve hafif toplu olsaydı bir de üstüne simsiyah çerçeveli gözlük taksaydı, sizce olur muydu? Olmazdı canlarım.
Şimdi bir de üstüne örnek gösterip kendilerini rencide edemeyeceğim ama herkes anlamıştır diye düşünüyorum.
Bazen yakışmıyorsa "sadece" yakışmıyordur, zorlamaya gerek yok.

Hepinizi öpüyorum rujlarımız bozulmadan, bay!

e.

11 Aralık 2009 Cuma

Sevgili Beşiktaş Belediyesi...

Sevgili Beşiktaş Belediyesi,

Umarım bana attığın mesajların, e-maillerin 28473254383254387 katı sana da geliyordur.

Öptüm vay,

e.

Sevgili 10 Aralik 2009 Hava Durumu,

Sevgili 10 Aralik 2009 Hava Durumu,

Sence de biraz fazla olmadin mi? Daha bunun aralik sonu var, ocagi var, subati var, marti var, biliyorum sen ve senin benzerlerin pesimizi birakmayacak. tipki kis aylarinin giris ve gelisme bolumlerinde en cok soyledigimiz 'cok soguk lan!' cumlesine karsilik en cok duydugumuz 'bu daha bir sey degil te hey' cumlesinin pesimizi birakmadigi gibi. Chicago'ya girerken pasaport kontrolunde mi ogretiyorlar 'bu daha bir sey degil' cumlesini anlamadim, bir kere ayni icerik farkli bir kalipla karsima ciksin be kardesim.

gayet yeni girmistik kisa be canim, benim gibi hayatinda atki, bere ve eldiven takmamis bir bunye daha dun ilk kez sunlari takmisti, sen bugun nerden cika geldin be? -13'mus, feels like -25'mis. INSAN YASIYOR BURDA INSAN!!11. feel like i'm dying haberin yok. sen feel'den like'tan ne anlarsin ha ne anlarsin? soyle bir kar keyfi, camdan bakalim ay her yer bembeyaz diyelim, kara ilk basan olmaya calisalim, romantizm falan yok, bodozlama dal.


soyle git bi en azindan 20-30 derece yukselmeden gelme, hadi canim hadi. soguk soguk optum, bay!

Eda





not: bu yazi temsilen yazilmistir, durustluk adina soyluyorum ki 10 Aralik 2009 gunu burnumun ucunu bile pencereden cikarmadim, kafa diyorlar buna kafa, ha hayt.

son olarak da Yigit Ozgur'den geliyor; meteoroloji allah belani versin!

8 Aralık 2009 Salı

Sevgili Uyku...

Sevgili uyku,

Belki bugüne kadar fark etmemişsindir diye söylüyorum (hareketlerin bana fark etmediğini düşündürüyor), ben seni hiç ama hiç sevmiyorum. Bazı insanlar çok seviyor, adeta senin için canlarını verecek durumdalar, çok iyi biliyorum; ama bana sorarsan evlat olsan sevilmezsin. Ben şahsen senin gibi evladım olsa, öldürür çöpe atarım.


Resim temsilidir.

Bir kere bünyeme tamamen isteğim dışında giriyorsun. Var mı böyle bir şey arkadaş ya! Ben istiyo muyum acaba seni bünyemde? İşim var, gücüm var, çalışıyorum, bilmemne; *TAK!* bi bakıyorum kapanıyo gözler. Olacak iş mi lan, allahsız? Sen benim ekmeğimle niye oynuyosun ki?

Şimdi internetten araştırdım, "insan ömrünün 25 yılı uykuda geçiyor" diyo haber. Ben şu an 25 yaşındayım. Bu bahsettiğim 25 yıl, benim "ömrüm" dediğim şey. Ne demek bu? Ben sana tam olarak bir ömür veriyorum demek. Şimdi bir araştırma sonucu daha: Kasım 2010'da insan nüfusu 7 milyara ulaşacak. 7 milyar insandan bir ömür, 7 milyar ömür eder. 25 yıldan hesaplarsan 175 milyar yıl eder lan, it!

Sen kimsin ki koskoca bir insanlıktan 175 milyar yıllık ömür çalasın ya!? N'apıyosun peki bu 175 milyar yılla? Desen ki "Abi ben inanılmaz hayırlı işler için kullanıyorum bu 175 milyar yılı. Bu 175 milyar yılda insanlığı muasır medeniyetler seviyesine taşıyacak, gelişim üzerine gelişim sunacağım.", işte o zaman amenna. Seni başıma taç diye takar gezerim ben o zaman. Ama sen ne yapıyorsun uyku? Çok büyük özür dileyerek söylüyorum: Ömrümüzden ömür yemek dışında bi b*k yapmıyosun...

Elimde olsa şu saniye söker atarım seni uyku, o denli tiksiniyorum senden, haberin olsun. Uzun bir süre hareketlerimle belli edeyim, kalbini kırmayayım dedim; ama 25 senede de anlaman lazım artık.

Hiç sevmiyorum seni, it.

Soyut bir kavram olduğun için öpemiyorum da ama bay,

Çağrı

27 Kasım 2009 Cuma

Sevgili Threadless ve diğer T Shirt tasarımcıları...

Sevgili Threadless ve diğer T Shirt tasarımcıları,

Öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki, ben t shirt giymeye bayılan bir insan değilim. Elbisedir, bluzdur, tuniktir hatta gömlektir, beni hep daha çok çeker. Ama işte gönül bu, bazen aklım kayıyor t shirt'e, heves ediyorum. Hemmen almalıyım binbeşyüz tane diyorum.

Yalnız, almıyorsam suç sizin! Bunu bilin, buna göre konuşmamıza devam edelim.

Sevgili tasarımcılar, erkekler için hiç sorun olmayan o bisiklet yakayı, hiç değiştirmeden bir kadın t shirt'ünde kullanırsanız ben onu giyemem ki?!
Hemen örneklerle açıklayayım...

Yukarıda gördüğünüz t shirt bakın ne kadar şeker, ne kadar tatlı. Ama o yaka! O yaka! Ben boğazıma değen şeylerden kaçıyorum zaten, siz boğdukça boğuyorsunuz.
Hemen size model olarak bir başka alternatif göstermek isterim...


O saçmalık ipleri boşverin, yakaya gelin. Bakın ne kadar hoş, ne kadar tatlı bir yakamız kendisi...

Bundan sonra yakalara özen gösterdiğinizde t shirt almaktan hiç çekinmeyeceğimi söyler, ellerinizden öperim. Tasarımları da bunlara adapte edersek şahane olur.
Valla çizimlerle bir sorunum yok, benim kavgam o yakayla. Gidin konuşun fabrikatör Kamil Bey'le bundan sonra bunlara yapsın tasarımlarınızı.

Öptüm bay!

e.


Önemli not: Siyah t shirt'teki yakanın ismini bilmediğim için hiçbir Google aramamda bulamadım. Sonra aklıma sevgili Bengi'nin şahane moda blogu geldi. Varsa varsa orda vardır dedim, haklı çıktım. T shirt'ü de ordan kırptım. Umarım bana kızmaz. Siz de gidin bi ziyaret edin, selamımı söyleyin; http://benkonusuyorum.blogspot.com/

22 Kasım 2009 Pazar

Sevgili Gtalk...

Sevgili Gtalk,

Seni severim, gerçekten severim. MSN'den nihayet kurtulduk sayende. Bir sürü güzellik de yaptın, tasarımın felan pek hoş...

Ancak, sevgili Gtalk, artık sence de Mac'le barışmanızın vakti gelmedi mi? Adium, IChat gibi programların dışında kullanmak istiyorum ben seni. Mail adresimden, minicik kutulardan kullanmak koyuyor artık bana. Doyasıya faydalanmak istiyorum senden!

Lütfen artık öpüşün barışın...

Öptüm bay!

e.

20 Kasım 2009 Cuma

Sevgili vapur/motor kullanan insanlar...

Sevgili vapur/motor kullanan insanlar,

Size çok önemli bir sorum olucak. Gerçekten çok merak ediyorum.
Denizin ortasında benim bilmediğim bir durak mı var?

Benim bildiğim kadarıyla böyle bir şeyin olması pek mümkün değil, ancak niye inatla koltukların en başında oturup, insanlara yol vermemek için elinizden geleni yaptığınızı asla anlamıyorum.
Yani çok mu zor en pencereye yakın koltukta oturmak? Sizin anlayış kavramınızın çok mu ötesinde bir davranış?
O kadar kızıyorum ki! Hadi diyelim bir halt yediniz oturdunuz, çok aceleniz var, öbür yakadaki amcanız ölüyor ona yetişmeye çalışıyorsunuz, yol vermek çok mu zor? Bir bacağını hafifce öbür tarafa koymak çok mu zor geliyor?

Bana bu soruların cevabını doğru bir şekilde verin, insan olduğunuza inanayım.

Öpmedim ama bay!

e.

Sevgili (Aşk-ı Memnu'daki) Nihal,

Sevgili Nihal,

Sen ne zevksiz bi insanmissin arkadasim. 2009'da koyu mor oda nedir ya? Hani sade olacak diye konusup duruyordun. Senin o odaya harcadigin parayla ben muhtemelen kendime en azindan 2. el araba alirim. Behlul'un verdigi akil da bu muymus yani? Siyah kafam kadar ferforje yatak basliklari, tasli avizeler, o igrenc parlak koltuk... Bu mu sizdeki vizyon? Kiro musun keko musun nesin anlamadik. Safsiz zaten biraz, genel karakterine hic girmiyorum bile.

Zaten berbat giyiniyorsun, hala saclarini ortadan ayiran bir insandan cok fazla bir sey beklemesek de o 90'lardan kalma jileleri cikarmayi yeni akil edebilmis olman cok yazik. Simdi de buyudum ben diye yetiskin modasini dar ve parlak bir cizgiden takip etmeye calisiyor olman sana cok vakit kaybettirecek bu yolda.

Neyse diyecegim o ki, o patlican moru odada geceleri cok kabus gorursun bak, para bol nasilsa at onlari cope, al soyle Akdenizli bir seyler, ac perdelerini de salak salak evde takilacagina biraz bogaza falan bak. Senin yerinde olmak icin kac genc kiz kendini parcaliyor bu devirde.

Hadi canim, Behlul opucugu kadar olmasa da optum, bay!

Eda



Not: O degil de Peyker nerden giyiniyor ya? cok onemli benim icin bu. O'nu ayrica optum.

Kendini tutamayan not: Evet, optum, bay! yazarlari bu diziyi izliyor, ve evet fotografa +rep lutfen.

19 Kasım 2009 Perşembe

Sevgili Ust Katimdaki Komsu Cift,

Sevgili Ust Katimdaki Komsu Cift,

O tavana 'yeter ulan artik' diye vurdugum viledanin sopasini erkek olaninizin sirtinda kirma hayalleri kuruyorum haberiniz olsun. Kac seferdir sizi susturmak icin yuruttugum gizli projelerim suya dustu, posta kutunuz kapali ve ustune post-it ve bant yapismiyor dusuyor, bir gun lazim olursa haberiniz olsun. Evden ciksaniz (!) kapinizin altindan aticam notu ama ne mumkun.

Bana sizi ayirmaktan baska care birakmadiniz, insallah en kisa zamanda 5'iz cocugunuz olur. Yakalarsam gercekten ikinizi de cok fena yapicam.

Asla opmuyorum, bay!

Artik delirmesine az kalmis olan alt komsunuz Eda

17 Kasım 2009 Salı

Sevgili anneciğim...

Sevgili anneciğim,

Süper şahane kadınsın, çoğu zaman seni sevmekten ısırmak istiyorum ama sen de biliyorsun şimdi yaptıklarını. Bu yüzden sana bugün iki adet şikayetim olucak.

Öncelikle, ne zaman gitsem başka evlerde kalsam, odamı bir kiler haline getirmen gerçekten kanıma dokunuyor. Tamam ben de gidince, günler boyunca gelmiyorum falan ama odama girer girmez kurutulmaya bırakılan kıyafetler, elektrik süpürgeleri, battaniyeler ve tabii ki sergiye koyacağım işlerin üstünde duran bir kedi görmek zorunda mıyım? Hayır ben de kendi evime çıkmak için dört gözle bekliyorum ama bunu bu kadar suratına sokmuyorum değil mi?

İkinci sorunumuza gelince; annecim diyet radarın mı var? Diyete girdiğimi söylediğim 4. dakikada elinde alışveriş poşetleriyle eve dalıyorsun. İçinde allah ne verdiyse tatlılar, abur cuburlar, bu kadarı da fazla yani. Bir bakıyorum asla patates kızartması yapmayan kadın çapır çapır patates doğruyor, kekten nefret eden kadın internetten kek tarifleri bakıyor.

Annecim lütfen, bu konulara dikkat edersen çok mesut oluciiimm..

Çok öptüm bay!

e.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Sevgili metroyu kullanacak insanlar...

Sevgili metroyu kullanacak insanlar,

İNANILMAZSINIZ! Evet, yeditepe İstanbul'a metro yapılalı yıllar oldu ama siz hala doğru kullanmayı öğrenemediniz. Yazıklar olsun!
Canlarım, hiç zor değil, gerçekten. Şimdi yazacağım "subway for dummies" tadındaki yazıma dikkat ederseniz hemen çözücez.
Öncelikle ve belki de en önemlisi, yürüme bantı durmak için değil! Bunu iyi kavrayalım; sevgili aşıklar, kız kesen abazanlar, orada durmaya devam ettikçe size ekmek çıkmaz. O nasıl saçma bir harekettir ya? Orda durmak nasıl bir saçmalıktır yahu?
İkincisine gelince; yürüyen merdivenlerin sağı durmak, solu da "acele"si olan insanlar için organize edildi. Düşünceli insanlar oldukları için böyle uygun görmüşler, tavsiye ederim. Siz de düşünceli olunuz.

Son olarak, 50 yaşın üstünde değilseniz bu hataları kabul edemeyeceğim canlarım. Yeter ya, yeter ulan!

Öptüm bay,

Her metro kullandığında size bağıran e.

15 Kasım 2009 Pazar

Sevgili Ece Sukan (tekrar bolum)

Sevgili Ece Sukan Merhaba,

Artık seni her türlü dergide, mekanların kitapçıklarında, orda burda en arka sayfadan 10 sayfa önce, 'kim hangi gece nerde ne yapmış sayfası'nda, yukardan çekilmiş bi pozla, al yanaklarınla, aşırı mutlu görünen çoğunlukla tanımadığımız insanlara sarılırken görmek istemiyorum tamam mı? Teşekkürler.

Bir insan istisnasiz her basılı yayında o sayfada illa ki olur mu ya? Inanmayan açıp baksın, dediğim pozu vermemişse söyleyin bana ne diyim. Yüzde yüz diyorum bak yüzde yüz.


Eda Taşpınar'dan beter oldun.

Oh, rahatladım.

O al yanaklardan optum, bay!

Eda

Not: Bu yazi bilmemne tarihli bi' yazi olup, sahsi blogumdan bildiginiz kopi pest yontemiyle asil ait oldugu yere gelmistir. http://dunyanineniyiblogu.blogspot.com/2009/05/ece-sukana.html

14 Kasım 2009 Cumartesi

Sevgili Annem

Benim yardimsever, dusunceli, sagduyulu, egitimci oooee ne diyorduk hah, sevgili annecim. Biliyorum cok yerinde bir amaca hizmet ediyorsun ama senin sayende Bursa'da civardaki tum ihtiyac sahipleri retrocu olup cikacak, tarz sahibi olmalarina karsi degilim ama artik giymek istemediklerimizi versen olmuyor mu? Bak herkes oyle yapiyor.

Senden uzakta yasamami firsat bilip dolaplarimi bosaltma anne, seviyorum ben onlari, ani diye bir sey var, butun hemcinslerim 'belki bir gun giyerim' diye nice dolaplar doldurup tasirdi, bi' ben mi goze batiyorum dunyada? Bi' zalim sen misin? Ben senin dolabindakileri millete bagisliyor muyum ya?

Her annede yildan yila kroniklesen 'atma hastaligi'nin bir temsilcisi de sensin, biliyorum sen olmasan cop evlerde yasariz, ama kucukken de yaptigim resimleri cope attin bir sey demedim, dedim de sallamadin. Lutfen 'of ya bu var ya manyak bi sey deyip' de asla giymedigim etmedigim seylerden uzak dur, bir gun gelir suksemi onlarla yaparim, hayat bu hic belli olmaz.

Seni cok ozledim ve cook optum, bay!

Eda

Sevgili Amerikalilar

Sevgili Amerikalilar,

Imajiniz kotu, bir kere onu soyleyeyim. Deginecek cok sey varken ben sizin bu 'excuse me' probleminizi seciyorum. 'Amerikalilar gunde kac kez excuse me diyor?' konulu arastirmam surerken sinirim bozuldu ve sikayet mektubumu yayinlamaya karar verdim. Tamam Turkiye'de otobuslerde konserve style yolculuklari; tacize varan, tacizin icinden gecen ve hatta taciz otesi olaylar esligindeki minibus, otobus maceralarini tercih etmem buna nazaran. Ama siz de ayri psikopatsiniz be kardesim. Bin metre ilerden ya da geriden yuru, kasada sira beklerken 5 kisi bosluk birak falan. Hepimiz insaniz iste abartmayin, tepenize cikmadigim surece yuzume tip tip bakmayin.

Hic abartmiyorum, birak carpmayi, gec surtunmeyi, unut yakinimdan gecmeyi sadece gorus mesafemde sayilabilecek derecede etrafimdan gecerken ozur diliyorsunuz, vallahi bozuluyorum. o kadar mi ketum duruyorum? Boyle tarz olmaz, bu kadar takintili olmayin canlarim, beden dersinde yaptigimiz gibi bir kol uzunlugu kadar mesafe koyalim yeter, ben de hepinizle birden cok samimi olmaya merakli degilim. Hepinizi birden...

...Optum, bay!

Eda

13 Kasım 2009 Cuma

Sevgili Çağrı...

Sevgili sevgilim Çağrı,

Bunları burada yazmak istemezdim ama bana başka bir seçenek bıraktırmadın.
Sen de çok iyi biliyorsun ki bir dükkan açtık seninle. Sağolasın birçok işine koştun, bütün metinleri yazdın. Ancak orada senin de ismin geçiyor!
Çok çalıştığını biliyorum ama yapacağın 10 dakikalık iş!

Demem o ki, artık halkın heyecanla beklediği şu papercraftları koy lütfen. Hem keçe kısmı tatile giren dükkanımızın kağıt kısmı başlar. Fena mı?

Eğer bu uyarımdan sonra da koymazsan yaptıklarını, Taksim'de yürüyüşler, Friendfeed'te kampanyalar düzenleyeceğimdir. Haberin olsun...

Not: Bu arada şu sitenin de büyük harf olayına el atacaktın. Hala bağırıyorlar.


Sevgilerimle,
Çok çok çok öptüm bay!

e.

12 Kasım 2009 Perşembe

Sevgili TNT

Sevgili TNT,

Genel olarak güzel bir kanal oldun sen. Çok izlenen filmleri gösteriyorsun falan ama yine oturup izlemek istiyoruz. Ama bu aralar çok yanlış yapıyorsun TNT.

O MONK'A VERDİĞİN DUBLAJ NEDİR ALAAŞŞKINAA??!!!! O NEDİR OO??

Öhömm, eöö ben biraz Monk seviyorum TNT, hatta bildiğin bayılıyorum diziye. Ben bile izleyemiyorsam, bu berbat haline kimsenin katlanabileceğini sanmıyorum.

Lütfen o dublaj yapan her sesi kov işten, başka diziye/filme yapsınlar. Lütfeen!

Öptüm bay,

e.

10 Kasım 2009 Salı

Sevgili berberim Ahmet

Sevgili berberim Ahmet,

Sen kocaman bir çılgınsın! 20 yıllık berber-uzun saçlı ilişkimizin sonunda buna kanaat getirdim. Evet Ahmet Abi, yanlış duymadın. Tamı tamına 20 yıldır, yaklaşık 2 ayda bir, saçımı kestirmek üzere sana geliyorum ben. Tanıdın mı? Tabii ki tanımadın Ahmet Abi, tabii ki tanımadın... Desene, "20 yıldır geliyorsun, bir kere tanıdım mı ki şimdi tanıyayım?" diye.

Bi' kere, 20 yıldır sen "yazlık" dediğin için aynı adla andığım tıraşı oluyorum. Bir kez olsun sana "Bu sefer perma yaptırmak istiyorum." ya da "Aralara beç mi atsak, gölgeli daha mı genç gösterir?" gibi bir istekle gelmedim. Yalnızca bir kereliğine "Arkada kuyruk bırak." dedim ki onda da her tıraş olmaya gelişimde "Bu kuyruk kalsın mı burda? Keselim bunu yeaaa, kalmasın bu." diyerek beni önce kuyruktan, sonra hayattan soğuttun.

Hepsini geçtim, geçen seferki saç kesimi neydi öyle? Başka biri olsa, sana yeniden gelmek şöyle dursun, dava üstüne dava açardı. 20 yıllık geçmişimize acıyıp yapmadım öyle bir şey. Annem her sabah "Saçın çok kötü ya, baktıkça gülesim geliyor. Besleme gibi olmuşsun." dedi, içime attım...

Hadi onu geçtim, o koskocaman tahta fırçayla üstümde kalan saçları temizlerken koca fırçayı yüzüme gözüme vurman nedir? Tıraş makinesini carıl carıl enseme, yüzüme sürmen nedir Ahmet Abi!? CAN VAR ONUN ALTINDA CAN!

Bak, değdirmelerine bir şey demiyorum bile!

Arkada çok güzel müzik çaldığı için sakinim şu an, o yüzden daha fazla üstüne gitmek istemiyorum Ahmet Abi. Bak, "Abi" dediğim adamsın, gözünü seveyim ayağını denk al. Son kredilerini kullanıyorsun!

Öptüm bay,

Çağrı

6 Kasım 2009 Cuma

Sevgili aynı okulda okuduğumuz düdükler...

Sevgili aynı okulda okuduğumuz düdükler,

Ne zaman karşılaşsak, "ouv Ezgi sen okula geliyor muydun yavv??" "vaay ilk kez görüyorum seni bu sene" deyip duruyorsunuz. Ulan siz beni ilk kez görüyorsanız, ben de sizi ilk kez görüyorum! Ben hemen sizin aylaklık yaptığınızı, okula gelmediğinizi düşünmüyorum ama. Heralde derslerimiz başka zamanlarda diyorum, hatta çok afedersiniz ama genelde üzerine düşünmüyorum bile.
Geldiniz gelmediniz bana ne? Hayır merak ettiğim, acaba bir yoklama listeniz mi var? Ben bilmeden belirli zamanlarda sizlere mi görünmem gerekiyor? Nedir yani buna göre mi ayırıcaz birbirimizi, okula gelenler ve gelmeyenler.
Rica ediciiim lütfen rahat bırakın beni. Zira okula binbir güçlükle, binbir kendimi kandırmayla geliyorum, bu tür ithamlarınız beni tamamen soğutuyor.
Ben derslerime giren uslu bir kadınım artık, ders bitince de açıkçası çoğunuzu görmemek için evime kaçıyorum, işlerimi yapıyorum. Bu kadar.
Lütfen bir daha görüşmeyelim.

Son kez öptüm bay,

e.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Sevgili soğuk hava...

Sevgili soğuk hava,

Üzülerek söylüyorum ki, seni günahım kadar sevmiyorum. Bana hiçbir faydan yok. Kimseye yok...

Bazıları "mikropları öldürür" falan diyor. Bırak allahını seversen! Burdaki amaç mikropları öldürmek olsaydı, tanrı soğuk hava değil formaldehit kullanırdı. Sanma ki çok sıcak havayı seviyorum; ondan da tiksiniyorum! Hiçbiriniz insanın tenini hafifçe serinletip geçen bahar havası gibi değilsiniz!

Ben mecbur muyum aylarca lahana gibi giyinmeye ya!? Bu yakılan odunun kömürün hesabını kim verecek!?

Bir an önce terk et burayı soğuk hava. Yerini mis gibi ilkbahar esintisine bırak, tamam mı? Bak, kimsenin yaşamadığı soğuk yerler var. Kutuplar var mesela. O civarda çok mutlu olacağına, pek çok arkadaş edineceğine inanıyorum.

N'olur git burdan...

Öptüm bay!

Çağrı

Sevgili yağmur...

Sevgili yağmur,

Dua et iyi bir işe yarıyorsun, sayende susuz kalmıyoruz. Yoksa bu mektubum çok daha ağır olucaktı. Büyüklüğünü kabul ediyor ve saygı duyuyorum...
Ama başıma bir şey gelmeyecekse, saçlarım seni hiç sevmiyor. Derhal kabarıyorlar ve sana olan kızgınlığını ifade ediyorlar. Ben ise saçlarımı çok severim Yağmur. Bu durumda ben de sana kızıyorum.
Lütfen artık üstümüze yağma.
Ayrıca, sen yağınca, ben hemen hayallere dalıyorum Yağmur. Yok efendim, adada sevdiceğimle evimiz olucakmış da, yağmur yağan günler tatil olucakmış da, biz evimizde battaniyenin altında kahve içip, film izleyecekmişiz! Yağmur senin yüzünden tam bir romantik oluyorum!
Lütfen damlalarını bir araya topla ve bu duruma bir çare bul.

Öperim ıslak ıslak, bay!

e.

Not: Bugün yolda en yoğun halindeyken bozulan şemsiye. Haksız olduğunu sen de biliyorsun, resmen yarı yolda bıraktın beni! Seni tamir etmeye çalışayım derken elimi de ısırdın! Ruhsuzsun, sana başka lafım yok.

3 Kasım 2009 Salı

Sevgili Friendfeed...

Sevgili Friendfeed,

Sana olan hayranlığımı, sevgimi yoldaki Hasan'a sorsan bilir. Birkaç küçük hatan dışında mükemmel bir sitesin. Ama senin de çok büyük bir defon var.

Ben birini engellediğimde, isterim ki ben onun hiçbir şeyini görmediğim gibi, o da benimkini görmesin. Yok olalım birbirimiz için o sitede. Ama canım kardeşim o yaptığını düşündüğün saçmalık nedir ya?!
Vay efendim benim sayfamı görmeyecekmiş de, onun dışında kimin feedine yorum yapsam görecekmiş... Yok öyle yağma arkadaşım. Pışıııııkkk!

Ay lütfen düzelt şunu, gerçekten çok sinirleniyorum. O zaman engellemeyeyim, oturup kavga edeyim daha iyi yani, arkamdan konuşmasına izin verme bacım, kendine gel!
Aaaaaa!

Öptüm seni ama çok kızgınım, bir de bay!

e.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Sevgili Cnbc-e...

Sevgili Cnbc-e,

Seni severim, ilk göz ağrım, gözümün nurusun. Genelde yaptığın reklamları çok sevdim, bazen de dizi öncesi gösterdiğin görüntülere güldüm.
Ancaaaak, canım kardeşim o, nerdeyse evimizin içinde "reklamlaaaaaar" diye bağıran kadın nedir allaaaşkına? Ben böyle kötü anons hayatımda görmedim. Biz anlamıyor muyuz canım reklamın başladığını bittiğini? Gerçi anlamıyoruz, "reklamlar bitti" diyorsun, sonra tek reklam, 3.4 reklam falan diyorsun ama yine de, beni anladın!

Senden bunu hiç beklemezdim Cnbc-e, resmen nefret ettim senden!

Bir diğer dönemde kendini toplaman dileğiyle,

Öptüm bay!

e.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Sevgili tastespotting.com...

Sevgili tastespotting.com,

Çok güzel bir yemek sitesisin. Sorun bu! Ulan insan bakınca birini de mi yapmak istemez yahu! Yeter!
Gece gece rüyama giriyorsun, hiç aç değilken açıktırıyorsun, obez olucam senin yüzünden.
Bir de verdiğin bütün tariflerin malzemelerini her yerde bulabiliyorum, işimi de kolaylaştırıyorsun, olmaz ki.
Artık kurbapa bacaklı, hindiba yürekli tarifler ver, hadi canım.

Ya da en iyisi kapan sen, sağlığımız için iyi değilsin. Bizi kötü etkiliyorsun. RTÜK'le konuş, hemen ayarlarlar.

Öptüm bay!

e.

25 Ekim 2009 Pazar

Sevgili at&t...

Sevgili at&t,

Sevgi mevgi yok, nefret ettim senden. Sen benim kim oldugumu biliyo musun?! Ben internetsiz yasayamam bunu kimse sana soylemedi mi? Pardon da Sikago'nun gobeginde 2 damla yagmur yagdiginda internetin gitmesi nedir? Durmadan soru sorucam, sinirim yatismiyor. Bak senin yuzunden Ezgi'den online firca yedim.

Her yagmur yagdiginda bu boyle olacaksa bozusuruz, simdiden soyluyorum, sen daha benim ters tarafimi gormedin. Bir de hem suclusun hem guclu, telefonda bin saat ugrastiriyorsun, yok efendim teknik yardim icin gunlerce bekletiyorsun. Yakismiyor bak, benim sosyal medyada tanidiklarim var, seni rezil ederim. Soyle yanagimi yaklastirayim sadece hadi, sulanma hemen.

Optum, bay!

Eda

Sevgili Natalie Portman...


Sevgili Natalie Portman,

Unlu olmani anliyorum, yildiz olmani anliyorum, hos olmani anliyorum, sade ve bakimsizken bile hala hos olmani anliyorum, ve anladiklarimi cogaltabilirim. Ama Harvard Psikoloji'den mezun olmus olman biraz fazla. Butun guzel filmlerde oynuyorsun, sonunda senaristlik ve yonetmenlik de yaptin mis gibi filmde.

Zaten oznel yaklasim olmayan bariz ekstrem bir guzelligin var, zaten dunyanin en guzel yuzlu kadini diye aniliyorsun cogu zaman. Bir de bugun seni filmde dazlakken bile bir melek kadar guzel gorunce bu satirlari yazmak zorunda kaldim iste. Bi sure kaybol ortaliktan tamam mi seker? Biz de insaniz. Abartma yani, gerek yok.

Opeyim de azicik bulassin, oyle derler, bay!

Eda

24 Ekim 2009 Cumartesi

Sevgili Çağrı ve Eda...

Sevgili Çağrı ve Eda,

Canlarım, neden yazmayı bıraktınız? Bilmediğim bir meditasyon yöntemine, yogaya ya da ne biliyim spaya falan mı başladınız? Bütün eleştirdiğiniz şeyler yeryüzünden yok mu oldu? Arındınız mı kötülüklerden? Hayır eğer bunlar olduğuysa neden bana da söylemiyorsunuz ulan?!
Bekleyen bir sürü şikayetim var, sizin yüzünüzden yazamıyorum hep ben yazmış olmayayım diye.
Bir şey değil insanlar beni dırdırcı, geveze ve asabi sanacaklar, halbuki ben sakin kişiliğimle gönüllerde taht kurmayı tercih ederim ciğerlerim.

Hadi bakayım, geçin bilgisayarın karşısına, kusun nefretinizi.
Göreyim sizi!

Çağrı seni dudaklardan, Eda seni de yanaklardan öptüm, bay!

e.

23 Ekim 2009 Cuma

Eveth, sevgili Google Analytics...

Eveth, sevgili Google Analytics,

Seni severim hatta çok severim. Gün değişimlerinin en keyifli yönlerinden biri benim için, senden gelen yeni raporlar. "Kaç kişi siteye girmiş", "nereden gelmişler", "ne diye aratmışlar" gibi sorularımın cevaplarına dermansın. Meraklı kişiliğimi besliyorsun. Çok teşekkürler...

Ancak, son günlerde bana bu yaptıklarını aklım almıyor. Ziyaretçi ortalamasının yükseldiğini gösterip de nasıl kimse girmemiş gibi gösterirsin canım bir siteyi? He bir de ben o kadar eminim ki girdiklerine, üstüne konuşuyoruz heralde insanlarla yazdıklarımla ilgili. Kimin girip girmediğini sadece senden öğrenmiyorum yani. Beni boşuna kandırmaya çalışma. Hele hele, 141 kişinin tıkladığını söylediğin günü ertesi haftalarda daha az kişinin girdiğini söylemen...
Ah işte bu bardağı taşıran son damlaydı.

Artık sana nasıl güvenebilirim bilmiyorum. İlişkimiz büyük bir duvara çarptı, sekteye uğradı, hayal kırıklığı ve bilumum hüsran dolu cümleleri yarattı.
Sana buradan tavsiyem, lütfen kendine çeki düzen ver. Eski Analytics ol, hani gecemizi aydınlatan.
Bu şartla seni tekrar kabul etmeye hazırım.

Sevgilerimle,
Öptüm bay,

e.

20 Ekim 2009 Salı

Sevgili Ezgi (yazar burada kendine sesleniyor)...

Sevgili Ezgi (yazar burada kendine sesleniyor),

Yalnızken yürüdüğünde en çok sevdiğin şeyin müzik dinlemek olduğunu biliyorum. 4 GB'lık bir kapasiteye sahip, adını TokyoPop koyduğunuz bir cihazda müzik dinliyorsun, 4 GB'tın hepsini de doldurmaya vakit bulamadın, olsa olsa 400-600 şarkı var TokyoPop'un içinde.
Ezgi'cim, iyi misin canım? Sence de ortalama 500 şarkı olan bir Ipod'un içine 216 tane The Beatles şarkısı olması (16 albüm ediyor) sence de fazla değil mi? Bu minik alet shuffle olduğu için de sadece Beatles şarkısı gelmesinden sıkılmıyor musun? Hatta bazen başka şarkılar geldiğinde şaşırıyorsun, onu da yanından geçenler söyledi.
Hadi canım, hadi güzelim, azalt biraz şu Beatles'ları..

Öptüm seni, baaay (eöö...)!

bir dost...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Sevgili Bakırköy - Taksim dolmuş hattı şöförleri...

Sevgili Bakırköy - Taksim dolmuş hattı şöförleri,

MANYAK MISINIZ LAN!? Öyle bir araç kullanma şekli var da ben dersini mi kaçırdım sürücü kursunda!? O nasıl bir delilik, o nasıl bir çılgınlık arkadaşlar? Arkada 8 tane can taşıyorsunuz siz, bi titreyin, silkinip kendinize gelin!

Ben o tarz bir hız gösterisini bi Carmageddon'da Max Damage'dan gördüm, ki o bile o hızda "HEHEEEEEEYYYY" diye kendini paralıyordu. Arkadaşlar, belki farkında değilsiniz; ama Taksim - Bakırköy arası ortalama 25 dakika sürmesi gereken bir yol. Ben bu yolu nasıl oluyor da 14 dakikada geliyorum ya? Yemin ediyorum zaman zaman G-Shock yemiş gibi koltuğa yapışıyorum, hele bi de pencere açıksa hızdan nefes alamıyorum.

Önde oturmak ayrı bir ölüm. "Hah, bu sefer öldük :( Aa ölmedik :))))) ALLAHIM BU SEFER KESİN ÖLDÜK!!!! :(((((" diye yol mu biter?

İstirham ediyorum buna bir çare bulun arkadaşlar, bu şekilde olmaz.

Hepiniz bıyıklı mıyıklı adamlarsınız; ama yapacak bir şey yok, format gereği,

Öptüm bay!

Çağrı

Sevgili el mankeni kullanacak arkadaşlar...

Sevgili el mankeni kullanacak arkadaşlar,

Mesleğiniz takı tasarımcısı, saat tasarımcısı, elle tutulur bir şey tasarımcısı olabilir ya da şahane fikriniz vardır, bunun fotoğrafını birinin elinde çekmek istemişsinizdir falan filan, sizi ilk ve tek kez uyarıyorum.
Lütfen seçtiğiniz ellere dikkat edin! Buruş buruş eller, yenmiş tırnaklar, çirkin eller... Tırnağı pis eli bile seçtiğinizi gördüm, e yuh. Ürüne mi bakayım, özensiz seçilen ele mi gerçekten bilemiyorum. Genellikle "bu kadar korkunç eli çok mu aramışlar" diyorum.
Yapmayın etmeyin.

Öptüm bay!

e.

18 Ekim 2009 Pazar

Sevgili internet...

Sevgili internet,

Seni sevmiyor degilim ama beni kulun kopegin yapmis olman da gozumden kacmadi.

Artik resmen online sosyal hayatimiz var, 'abi nerelerdesin ya, bayadir gorunmuyorsun' diyenler 2-3 gundur post yazmamis, feed'ini boslamis, facebook'a fotograf eklememis, notificationlarina bakmamis kisilere soyleniyor. 'Bugun her yere baktim, ama oyle bi' canta hicbir yerde yok' diyen hemcinslerim oturmus internetten magazalarin sitelerinde sekmis oluyor. 'Bulusmak' dedigin, 'is cikisi eve gidince gtalk'u hemen ac' demek oldu. 'Sen beni iyice bosladin' dedigin arkadasin msn'de 5 dk gec cevap yazmistir muhtemelen.

Yani bi rahat birak, bi git, ne bileyim ben Bursa'daysam 5'te Kafkas'in, Istanbul'daysam 10'da Burger King'in onunde arkadaslarimla bulusmak istiyorum belki? Boyundurugundan cikmak istiyorum ama cok gec biliyorum, o yuzden bu mektubu sana yazip sikayetci oldugumu bildireyim dedim. Tamam, hayatimdan cik demiyorum, ama ara verelim tamam mi bazen, kendime zaman ayirmak istiyorum, sorun sende degil bende. Araya mesafe koyalim, sonra birbirimize kucuk surprizler yapariz ha ne dersin?

Optum, bay!

Eda

Sevgili Etsy...

Sevgili Etsy,

Allahsiz Etsy! Sana cok kizginim ve sana laflar hazirladim. Hazir misin?

Sen simdi sey saniyorsun ya... Cok cicisin, guzel olan her sey sende, sen bizi boyle renkler icinde civildatip, tasarim, sanat, taki, toka vs.. guzel olan ne varsa onlarla bulusturuyorsun, adeta kirlarda kosuyoruz, icimizin aciliyor falan. Yok oyle bi' sey!

Delirttin beni, aklimi basimdan aldin. Hic oyle neseli degilim, yuzume bak, ben guluyo muyum? Hirsla doldum ya. Kotusun sen, hepimizi 10 tokayi, 10 taci ust uste takip sokaga cikartacak, el isleri icinde bogacak, maddi olarak cokertecek guctesin. 80-90 dolarlik cicilik guzellik olmaz canim, hanimlik da bi yere kadar. Sen bizi satin alamadiklarimiz, zaman ve enerji ayirip yapamadiklarimiz, pismanliklarimiz, motivasyon ve konsantrasyonsuzluklarimizla bulusturdun. Hah simdi don arkani git. Nedir senden cektigim? Seninle ne kadar guzel anim varsa (30 dolar alti belki) bi' o kadar husranla sonuclanmis anim var (arti sonsuz dolar). Senle de sensiz de olmuyor, bak yine duygulandim, yine de sana kiyamiyorum, o yuzden...

Optum, bay!

Eda

Sevgili kitap yazmayı düşünenler, çoktan yazmış olanlar ve kitap yayıncıları...

Sevgili kitap yazmayı düşünenler, çoktan yazmış olanlar ve kitap yayıncıları,

Canlarım, sizi bir gerçekle yüzleştirmek isterim. Ne zaman ki bir kitabın kapağını pembe yapıp ismine "Kabuklu Yara", "Şarap Aşkı", efendime söyliyeyim "Hüzün Ağacı" gibi isimler koyduğunuzda, bu kitap dünyadaki bütün soruların cevabını da açıklasa, okuyacağım en mükemmel roman da olacak olsa, beni baştan kaybediyor.
Zira şu anda baş ucumda "Kayıp Gül" adlı eser pembe kapağıyla, olağan göz alıcılığıyla duruyor, "son zamanların Küçük Prens'i" de deseler, okuyamıyorum.
Lütfen bu konuya dikkat edelim tamam mı ciğerlerim?

Hadi hepinizi tek tek öptüm, bay.

e.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Bana bak Jens Lekman...

Bana bak Jens Lekman,

Bu yaptığın ayıp değil mi? Pocketful of Money'i yazdığın güne lanet eder oldum! Bak Amerikalı'lar gibi konuşmaya başladım, yazık günah değil mi bana?
Senin şu şarkıyla tanışmamız pek özel olmadı, diğer şarkılarının içinde bir yerdeydi, aylar sonra bir sabah kafamda bilmediğim bir şarkının melodisi çalıyordu, kalktım baktım seninkiymiş, dinlemek istemekten uyuyamamıştım o gün. İşte o gün verdin zehri, bok adam. Haftalarca sürekli onu dinledim. Sonra duruldum.
Ama geçenlerde yine bir sabah o pis şarkın kafamda çalıyordu!! Yeter artık ulan! Last.fm'ime bakan beni paragöz biri sanıcak. ITunes'um bana seni 71 kez dinlediğimi söylüyor, yeter ama canım kardeşim. Arada çaça diyorsun, çaça yapmak istiyorum; spagetti diyorsun, canım onu çekiyor. Nedir benim senden çektiğim? Hayır sokak ortasında bağırarak söylemek istiyorum bu şarkıyı, deli demezler mi?
Yazmayacaksın arkadaşım artık böyle şarkılar! Ağır konuşurum, rencide ederim seni!

Seni öptüm, şarkını öpmedim ama artık bay lütfen...

e.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Sevgili Show Tv...

Sevgili Show Tv,

Ad aktarmasi yaptim, ama iste hanginiz sorumluysaniz bundan alinsin ustune.

Canlarim 'Bu Kalp Seni Unutur mu?' adli guzide diziyi 'Canim Ailem' gibi diger gonullere taht kurmus bir tv dizisiyle ayni saate koymussunuz. Olacak is mi sorarim size. Orta yas ustu insanlar evlerinde perisan olmus, hadi biz sizi youtube ile aldatmaya baslayali cok oldu, onlar ne yapsin. Hadi hemen degistir canim onun saatini, ne sen uzul reyting kaygisina dus, ne de biz uzulelim. Onceden uyariyorum, bak sonra cok sıkıntı cekersin.

Optum, bay!

Eda ('nin annesi)

Sevgili dolmuşta "ayağına basıyorum" diyen kokoş teyze...

Sevgili dolmuşta "ayağına basıyorum" diyen kokoş teyze,

Basma?
Ama sen ne yaptın, tarla gibi dolmuşun içinde suratımın dibine geldin ve bu cümleyi zikrettin.
Hayır anlamadığım, ayağına basıyorum demek aklına gelmiş de, çekmek neden gelmemiş? Yani bu kadarını düşünmüş olsan, o güzel parlak rujlu dudağını yormaya gerek kalmaz, rujun konuştuğun için azalmamış olurdu.
Bir de bunu seslendirmek haklı olduğunu mu gösteriyor anlamadım, bir daha sefere ben de sana "şu an saçını çekiyorum" diyeceğim, bakalım nasıl olucak.

Kimlerle uğraşıyorum ya...
Hadi bak kimseden ayırmıyorum seni, öptüm bay!

e.

Sevgili Teşvikiye dolmuş şöförü...

Sevgili Teşvikiye dolmuş şöförü,

Seninle normalde aramız iyidir, bir Bakırköy dolmuşlarındansa kat kat iyisin şimdi hakkını yemiyeyim. En azından kendimi bir Play Station oyunu içinde hissetmiyorum senle yolculuk yaparken.
Ama bugünkü saçma hareketin neydi öyle ya? Yanda bomboş yol dururken sen gittin illa da trafiğin içine girdin. Sonuçta ne oldu? 15 dakikada bir ilerledik! Sevdiceğim ağaç oldu, dolmuşun içindekiler olarak tükendik.
Ama asıl bozulduğum; neden o yolu tercih ettiğini sorduğumda bana olmayan bir dilde "eamubem henameb siman" gibi yarım ağızla cevap vermen oldu!
Üzgünüm ama çok kırıldım!

Kısa zamanda kendini toparlaman dileğiyle,

Öptüm bay!

e.

13 Ekim 2009 Salı

Sevgili istenmeyen tuyler...

Sevgili istenmeyen tuyler,

Pardon da sizin kadar yuzsuzunu de gormedim. Din, dil, irk ayirt etmeksizin tum insanlar sizden sikayetci, ben sikayet mektubu yazmisim kac yazar. Yani biraz sagduyu, biraz ince dusunce, hic mi yok? Adiniz uzerinizde, biz size daha ne diyelim. Ama siz varsa yoksa ozel gunleri, geceleri mahvedin, huzursuzluk cikarin.

Neyse, allahtan(C.C) ucuncu milenyuma girdik falan, teknoloji sizin de ustenizden geliyor. Biraz manasiz olacak ama, hadi....

Optum, bay!

Eda

Sevgili Safiye Soyman...

Sevgili Safiye Soyman,

Dus lan yakamdan, manyak misin? Hayir ben yillarini indie'ye vermis bi insanim, espriye vurduk, gulelim gecelim dedik bugun oglen saatlerinde, ama yok yani gururuma yediremiyorum. Tam 2 dk once yine ayni seyi yaptin be gulum.

Sen kim benim engin muzik zevkimin bir parcasi olmak kim? Hadi canim hadi, git Faik Bey'le skec yap, bi' daha da karsima cikma. Bi' de 'Dinle' diyo, ne dinlicem seni be, 'Havan Batsin' dedigini duyar gibiyim ama benden sana is cikmaz guzelim. Senin o patlican suratina yaklasmam bile nomalde ama, ne yapalim...

Az optum, bay!

Eda

Sevgili kuaförler...

Sevgili kuaförler,

Birkaç yıldır fark etmeden yaptığım araştırmalarım sonucu çok saçma bir yönünüzü keşfettim. Neden her biriniz farklı farklı fön fiyatları veriyorsunuz ki? Hadi diyelim bunu anlıyorum, neden uçurumlar var; 3 liraya çekeni de gördüm, 25 liraya da. Sizce de çok saçma değil mi?
Kesim için farklı ücretler mantıklı, sonuçta yetenekliniz var beceriksiziniz var. Ama fön dediğiniz nedir ki?

Öyle yani, toparlayın kendinizi.

Çok öptüm, bay!

e.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Sevgili majiskül E harfi...

Sevgili majiskül E harfi,

Seninle 21 yıllık bir hukukumuz var, sonuçta ismimim baş harfisin. Ancak neden bu kadar çirkinsin? İnsanlar baş harfleriyle lokum gibi anlaşabiliyorken biz neden başaramadık seninle bunu? Sırf senin yüzünden güzel bir imzam yok be!
Hayır bir şey değil insanlar beni "e." diye imza attığım için gizemli, tripli bir kız olarak görücek. Halbuki küçük seviyorum ben seni, küçükken ne kadar güzelsin sen...

Biliyorum artık senin de yapabileceğin bir şey yok ama aramızda bu sırrı daha fazla tutamadım. Özellikle bazı tipografik oyunlarda seninle hiçbir şey yapamadığımı görünce tak etti canıma. Eğer seni kullanmıyorum diye üzülüyorsan yapabileceğim bir şey yok, lütfen kişisel algılama ya da algıla bilemedim.

Hadi öpeyim de üzülme,

Öptüm bay!

e.

Sevgili Facebook...

Sevgili Facebook,

Beni blogun acilmasinin 2. gunu insanlarin gozune sokarcasina icimi dokmek zorunda biraktigin icin sana hazirladigim laflari dinlemek zorundasin. Madem hayatima girdin, sifren bende, istedigim zaman girerim arkadasim. 2009'un ekim ayinin ilk haftasindan beri bozuksun bunu kabul et.

Ne istediysen yaptim, parolami resetledim, yeni parola aldim, 10 kere dikkat ederek 10 degil 5 parmakla tekrar tekrar girdim. Eminim suc bende degil, suc sende. Ben senden daha iyilerine layigim.

Optum, bay!

Eda

Sevgili dünya üzerindeki nerdeyse bütün insanlar ya da en azından yeni tanıştıklarım...

Sevgili dünya üzerindeki nerdeyse bütün insanlar ya da en azından yeni tanıştıklarım,

Bir kez de bir başka arkadaşımı tanımayın be! Biraz özgün olun. Dünya üzerinde yaklaşık 8 milyar insan var, hadi onu bıraktım İstanbul'da hepimize yetecek kadar insan var. Başta komik geldi, hoşuma gitti falan ama çevremi değişmek istesem mümkün olmayacak.
Neyse uzun lafın kısası ben artık İstanbul'un 500 kişiden oluştuğuna inanmak istemiyorum, çaba sarfedelim biraz.

Ben şaşırmaktan sıkıldım, siz arkadaşlarımla tanışmaktan sıkılmadınız.

Öpmezdim de sizi format böyle, öptüm bay.

e.

Sevgili eBay satıcıları...

Sevgili eBay satıcıları,

Shipping fiyatlarını belirlerken hem kendi hayatınızı, hem de diğerlerinin hayatını kolaylaştırmanızı sağlayacak küçük bir check list hazırladım sizler için:

Gerekli Malzemeler: Birkaç adet Post-It, bir kalem (tükenmez ya da kurşun, fark etmez), bir mantar pano veya benzeri düz yüzey.

  1. Satıyor olduğunuz ürünün fiyatını kalem vasıtasıyla, bir post-it'in üzerine okunaklı bir biçimde yazın.
  2. Üzerinde satıyor olduğunuz ürünün fiyatı bulunan post-it'i mantar pano üzerine sabitleyin.
  3. Panoyu iyi görebileceğiniz bir konumda durun.
  4. Pano üzerinde bulunan fiyata bakın.
  5. Gönderim ücretinin, pano üzerinde yazan ücretten daha fazla olmamasına özen gösterin.
  6. ????
  7. Profit!
Gördüğünüz gibi pek sevgili eBay satıcıları, hayat ikimiz için de ne kadar kolaylaştı. Belki de farkında değilsiniz ama, kimse 3 dolara aldığı bir ürün için 47 dolar posta ücreti ödemek istemiyor. O kadar tutmadığını biliyorum, beni kandıramazsınız!

Hadi göreyim sizi, başarabilirsiniz!

Öptüm bay,

Çağrı

Sevgili Facebook kullanicilarindan bazilari...

Sevgili Facebook kullanicilarindan bazilari,

Ozellikle 'X is now in a relationship' veya daha da otesi 'X is now in a relationship with Y' olayini gordugu yerde altina 'like' verenler, hepiniz gercekten kocaman birer cilginsiniz, ve sizi gram anlamiyorum. Bir de 'oooooo benim niye haberim yok' vs yazanlar size laf falan hazirlamadim, sikayete bile layik gormuyorum.

Ama asil sikayet edeceklerim 'X and Y ended their relationship' yazisini gorunce altina yorum yapanlar. 'Neeee, gormemis olayim, nasi ayrilirsiniz yaa'cilar. Deli misiniz arkadasim? Bir daha gormeyeyim gercekten, bir gecmisimiz var ki listemde varsiniz, cok da fazla bir sey diyemiyorum. Hadi...

Optum, bay!

Eda

11 Ekim 2009 Pazar

Sevgili Kaybolan İğneler...

Sevgili kaybolan iğneler,

Benim için ne kadar büyük bir risk olduğunuzun farkında mısınız? Farkında değilseniz nerdesiniz? Kaybolmak genetik bir özelliğiniz midir? Bunlar ve benzeri sorularım mevcut.
Lütfen popoma batmadan gelin, bir kahvemi için ve sorularımı cevaplayın.

Öptüm bay,

e.

Sevgili Taki Tasarimcilari...

Sevgili taki tasarimcilari,

Tamam anliyorum, bazi cevrelerce kabul gormus olsa da yaratmak allaha mahsus degil, sizde de var is, agir yaratiyorsunuz. Emege saygi mi dersiniz, +rep mi dersiniz, inanin elde avucta ne varsa veriyorum. Ama fiyatlari abartmayalim gencler, evet evet ozellikle genc tasarimcilar, costukca cosuyorsunuz, anladik tasarim, anladik cok yok bunlardan, yok baskasinda goremiyoruz, yok iste cok ozel, cok degisik, cok tatli, cok cok cok... Neyse ne diyorduk? Sikayet.

Onu diyorum, iki gruba ayrildiginizin farkindayim, 1.si isim gucum yok, cevrem ve param var, cocugu gonderip malzeme aldirtayim da taki tasarimcisi olayimcilar, 2.si de madem manyak seyler yapiyorum, fiyati abartayimcilar. Gozum uzerinizde. Normalde ne opucem, al birini vur otekine de, neyse hadi...

Optum, bay!

Eda

Sevgili John Lennon...

Sevgili John Lennon,

Seni severim. Bence delikanlı bir insansın. Yaptıklarına, müziğine sonsuz saygım var.

Ama dostum, nedir bu senin yüzünden içinde bulunduğumuz durum? Olayın nedir, neden bu kadar seviliyorsun, neden bu kadar takipçin var?

Nerde yanlış yapıyorum John?

Öperim, kendine iyi bak e mi?

Çağrı

Sevgili Ezgi ve Eda...

Sevgili Ezgi ve Eda,

Kendi blogumuzda sizden şikayet ediyor olmaktan memnun değilim; ama ciddi bir şey yapıyorsak bunları yazmak zorundayım. Şu blog'u hazırladığım süre içerisinde, bana illallah dedirttiniz!

Yok şurası olmamış, yok burası düz olsun, yok font John Lennon'un el yazısı olsunmuş, yok John Lennon bizi Tibet'e götürsünmüş...

Bir dahaki sefere siz yaparsınız artık, ben de bir görmüş olurum nasıl oluyor. Olmadı, John Lennon'dan rica ediverirsiniz.

Öptüm bay,

Çağrı

öptüm bay!  © Blogger template por Emporium Digital 2008

Voltar para o TOPO