28 Ekim 2009 Çarşamba

Sevgili tastespotting.com...

Sevgili tastespotting.com,

Çok güzel bir yemek sitesisin. Sorun bu! Ulan insan bakınca birini de mi yapmak istemez yahu! Yeter!
Gece gece rüyama giriyorsun, hiç aç değilken açıktırıyorsun, obez olucam senin yüzünden.
Bir de verdiğin bütün tariflerin malzemelerini her yerde bulabiliyorum, işimi de kolaylaştırıyorsun, olmaz ki.
Artık kurbapa bacaklı, hindiba yürekli tarifler ver, hadi canım.

Ya da en iyisi kapan sen, sağlığımız için iyi değilsin. Bizi kötü etkiliyorsun. RTÜK'le konuş, hemen ayarlarlar.

Öptüm bay!

e.

25 Ekim 2009 Pazar

Sevgili at&t...

Sevgili at&t,

Sevgi mevgi yok, nefret ettim senden. Sen benim kim oldugumu biliyo musun?! Ben internetsiz yasayamam bunu kimse sana soylemedi mi? Pardon da Sikago'nun gobeginde 2 damla yagmur yagdiginda internetin gitmesi nedir? Durmadan soru sorucam, sinirim yatismiyor. Bak senin yuzunden Ezgi'den online firca yedim.

Her yagmur yagdiginda bu boyle olacaksa bozusuruz, simdiden soyluyorum, sen daha benim ters tarafimi gormedin. Bir de hem suclusun hem guclu, telefonda bin saat ugrastiriyorsun, yok efendim teknik yardim icin gunlerce bekletiyorsun. Yakismiyor bak, benim sosyal medyada tanidiklarim var, seni rezil ederim. Soyle yanagimi yaklastirayim sadece hadi, sulanma hemen.

Optum, bay!

Eda

Sevgili Natalie Portman...


Sevgili Natalie Portman,

Unlu olmani anliyorum, yildiz olmani anliyorum, hos olmani anliyorum, sade ve bakimsizken bile hala hos olmani anliyorum, ve anladiklarimi cogaltabilirim. Ama Harvard Psikoloji'den mezun olmus olman biraz fazla. Butun guzel filmlerde oynuyorsun, sonunda senaristlik ve yonetmenlik de yaptin mis gibi filmde.

Zaten oznel yaklasim olmayan bariz ekstrem bir guzelligin var, zaten dunyanin en guzel yuzlu kadini diye aniliyorsun cogu zaman. Bir de bugun seni filmde dazlakken bile bir melek kadar guzel gorunce bu satirlari yazmak zorunda kaldim iste. Bi sure kaybol ortaliktan tamam mi seker? Biz de insaniz. Abartma yani, gerek yok.

Opeyim de azicik bulassin, oyle derler, bay!

Eda

24 Ekim 2009 Cumartesi

Sevgili Çağrı ve Eda...

Sevgili Çağrı ve Eda,

Canlarım, neden yazmayı bıraktınız? Bilmediğim bir meditasyon yöntemine, yogaya ya da ne biliyim spaya falan mı başladınız? Bütün eleştirdiğiniz şeyler yeryüzünden yok mu oldu? Arındınız mı kötülüklerden? Hayır eğer bunlar olduğuysa neden bana da söylemiyorsunuz ulan?!
Bekleyen bir sürü şikayetim var, sizin yüzünüzden yazamıyorum hep ben yazmış olmayayım diye.
Bir şey değil insanlar beni dırdırcı, geveze ve asabi sanacaklar, halbuki ben sakin kişiliğimle gönüllerde taht kurmayı tercih ederim ciğerlerim.

Hadi bakayım, geçin bilgisayarın karşısına, kusun nefretinizi.
Göreyim sizi!

Çağrı seni dudaklardan, Eda seni de yanaklardan öptüm, bay!

e.

23 Ekim 2009 Cuma

Eveth, sevgili Google Analytics...

Eveth, sevgili Google Analytics,

Seni severim hatta çok severim. Gün değişimlerinin en keyifli yönlerinden biri benim için, senden gelen yeni raporlar. "Kaç kişi siteye girmiş", "nereden gelmişler", "ne diye aratmışlar" gibi sorularımın cevaplarına dermansın. Meraklı kişiliğimi besliyorsun. Çok teşekkürler...

Ancak, son günlerde bana bu yaptıklarını aklım almıyor. Ziyaretçi ortalamasının yükseldiğini gösterip de nasıl kimse girmemiş gibi gösterirsin canım bir siteyi? He bir de ben o kadar eminim ki girdiklerine, üstüne konuşuyoruz heralde insanlarla yazdıklarımla ilgili. Kimin girip girmediğini sadece senden öğrenmiyorum yani. Beni boşuna kandırmaya çalışma. Hele hele, 141 kişinin tıkladığını söylediğin günü ertesi haftalarda daha az kişinin girdiğini söylemen...
Ah işte bu bardağı taşıran son damlaydı.

Artık sana nasıl güvenebilirim bilmiyorum. İlişkimiz büyük bir duvara çarptı, sekteye uğradı, hayal kırıklığı ve bilumum hüsran dolu cümleleri yarattı.
Sana buradan tavsiyem, lütfen kendine çeki düzen ver. Eski Analytics ol, hani gecemizi aydınlatan.
Bu şartla seni tekrar kabul etmeye hazırım.

Sevgilerimle,
Öptüm bay,

e.

20 Ekim 2009 Salı

Sevgili Ezgi (yazar burada kendine sesleniyor)...

Sevgili Ezgi (yazar burada kendine sesleniyor),

Yalnızken yürüdüğünde en çok sevdiğin şeyin müzik dinlemek olduğunu biliyorum. 4 GB'lık bir kapasiteye sahip, adını TokyoPop koyduğunuz bir cihazda müzik dinliyorsun, 4 GB'tın hepsini de doldurmaya vakit bulamadın, olsa olsa 400-600 şarkı var TokyoPop'un içinde.
Ezgi'cim, iyi misin canım? Sence de ortalama 500 şarkı olan bir Ipod'un içine 216 tane The Beatles şarkısı olması (16 albüm ediyor) sence de fazla değil mi? Bu minik alet shuffle olduğu için de sadece Beatles şarkısı gelmesinden sıkılmıyor musun? Hatta bazen başka şarkılar geldiğinde şaşırıyorsun, onu da yanından geçenler söyledi.
Hadi canım, hadi güzelim, azalt biraz şu Beatles'ları..

Öptüm seni, baaay (eöö...)!

bir dost...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Sevgili Bakırköy - Taksim dolmuş hattı şöförleri...

Sevgili Bakırköy - Taksim dolmuş hattı şöförleri,

MANYAK MISINIZ LAN!? Öyle bir araç kullanma şekli var da ben dersini mi kaçırdım sürücü kursunda!? O nasıl bir delilik, o nasıl bir çılgınlık arkadaşlar? Arkada 8 tane can taşıyorsunuz siz, bi titreyin, silkinip kendinize gelin!

Ben o tarz bir hız gösterisini bi Carmageddon'da Max Damage'dan gördüm, ki o bile o hızda "HEHEEEEEEYYYY" diye kendini paralıyordu. Arkadaşlar, belki farkında değilsiniz; ama Taksim - Bakırköy arası ortalama 25 dakika sürmesi gereken bir yol. Ben bu yolu nasıl oluyor da 14 dakikada geliyorum ya? Yemin ediyorum zaman zaman G-Shock yemiş gibi koltuğa yapışıyorum, hele bi de pencere açıksa hızdan nefes alamıyorum.

Önde oturmak ayrı bir ölüm. "Hah, bu sefer öldük :( Aa ölmedik :))))) ALLAHIM BU SEFER KESİN ÖLDÜK!!!! :(((((" diye yol mu biter?

İstirham ediyorum buna bir çare bulun arkadaşlar, bu şekilde olmaz.

Hepiniz bıyıklı mıyıklı adamlarsınız; ama yapacak bir şey yok, format gereği,

Öptüm bay!

Çağrı

Sevgili el mankeni kullanacak arkadaşlar...

Sevgili el mankeni kullanacak arkadaşlar,

Mesleğiniz takı tasarımcısı, saat tasarımcısı, elle tutulur bir şey tasarımcısı olabilir ya da şahane fikriniz vardır, bunun fotoğrafını birinin elinde çekmek istemişsinizdir falan filan, sizi ilk ve tek kez uyarıyorum.
Lütfen seçtiğiniz ellere dikkat edin! Buruş buruş eller, yenmiş tırnaklar, çirkin eller... Tırnağı pis eli bile seçtiğinizi gördüm, e yuh. Ürüne mi bakayım, özensiz seçilen ele mi gerçekten bilemiyorum. Genellikle "bu kadar korkunç eli çok mu aramışlar" diyorum.
Yapmayın etmeyin.

Öptüm bay!

e.

18 Ekim 2009 Pazar

Sevgili internet...

Sevgili internet,

Seni sevmiyor degilim ama beni kulun kopegin yapmis olman da gozumden kacmadi.

Artik resmen online sosyal hayatimiz var, 'abi nerelerdesin ya, bayadir gorunmuyorsun' diyenler 2-3 gundur post yazmamis, feed'ini boslamis, facebook'a fotograf eklememis, notificationlarina bakmamis kisilere soyleniyor. 'Bugun her yere baktim, ama oyle bi' canta hicbir yerde yok' diyen hemcinslerim oturmus internetten magazalarin sitelerinde sekmis oluyor. 'Bulusmak' dedigin, 'is cikisi eve gidince gtalk'u hemen ac' demek oldu. 'Sen beni iyice bosladin' dedigin arkadasin msn'de 5 dk gec cevap yazmistir muhtemelen.

Yani bi rahat birak, bi git, ne bileyim ben Bursa'daysam 5'te Kafkas'in, Istanbul'daysam 10'da Burger King'in onunde arkadaslarimla bulusmak istiyorum belki? Boyundurugundan cikmak istiyorum ama cok gec biliyorum, o yuzden bu mektubu sana yazip sikayetci oldugumu bildireyim dedim. Tamam, hayatimdan cik demiyorum, ama ara verelim tamam mi bazen, kendime zaman ayirmak istiyorum, sorun sende degil bende. Araya mesafe koyalim, sonra birbirimize kucuk surprizler yapariz ha ne dersin?

Optum, bay!

Eda

Sevgili Etsy...

Sevgili Etsy,

Allahsiz Etsy! Sana cok kizginim ve sana laflar hazirladim. Hazir misin?

Sen simdi sey saniyorsun ya... Cok cicisin, guzel olan her sey sende, sen bizi boyle renkler icinde civildatip, tasarim, sanat, taki, toka vs.. guzel olan ne varsa onlarla bulusturuyorsun, adeta kirlarda kosuyoruz, icimizin aciliyor falan. Yok oyle bi' sey!

Delirttin beni, aklimi basimdan aldin. Hic oyle neseli degilim, yuzume bak, ben guluyo muyum? Hirsla doldum ya. Kotusun sen, hepimizi 10 tokayi, 10 taci ust uste takip sokaga cikartacak, el isleri icinde bogacak, maddi olarak cokertecek guctesin. 80-90 dolarlik cicilik guzellik olmaz canim, hanimlik da bi yere kadar. Sen bizi satin alamadiklarimiz, zaman ve enerji ayirip yapamadiklarimiz, pismanliklarimiz, motivasyon ve konsantrasyonsuzluklarimizla bulusturdun. Hah simdi don arkani git. Nedir senden cektigim? Seninle ne kadar guzel anim varsa (30 dolar alti belki) bi' o kadar husranla sonuclanmis anim var (arti sonsuz dolar). Senle de sensiz de olmuyor, bak yine duygulandim, yine de sana kiyamiyorum, o yuzden...

Optum, bay!

Eda

Sevgili kitap yazmayı düşünenler, çoktan yazmış olanlar ve kitap yayıncıları...

Sevgili kitap yazmayı düşünenler, çoktan yazmış olanlar ve kitap yayıncıları,

Canlarım, sizi bir gerçekle yüzleştirmek isterim. Ne zaman ki bir kitabın kapağını pembe yapıp ismine "Kabuklu Yara", "Şarap Aşkı", efendime söyliyeyim "Hüzün Ağacı" gibi isimler koyduğunuzda, bu kitap dünyadaki bütün soruların cevabını da açıklasa, okuyacağım en mükemmel roman da olacak olsa, beni baştan kaybediyor.
Zira şu anda baş ucumda "Kayıp Gül" adlı eser pembe kapağıyla, olağan göz alıcılığıyla duruyor, "son zamanların Küçük Prens'i" de deseler, okuyamıyorum.
Lütfen bu konuya dikkat edelim tamam mı ciğerlerim?

Hadi hepinizi tek tek öptüm, bay.

e.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Bana bak Jens Lekman...

Bana bak Jens Lekman,

Bu yaptığın ayıp değil mi? Pocketful of Money'i yazdığın güne lanet eder oldum! Bak Amerikalı'lar gibi konuşmaya başladım, yazık günah değil mi bana?
Senin şu şarkıyla tanışmamız pek özel olmadı, diğer şarkılarının içinde bir yerdeydi, aylar sonra bir sabah kafamda bilmediğim bir şarkının melodisi çalıyordu, kalktım baktım seninkiymiş, dinlemek istemekten uyuyamamıştım o gün. İşte o gün verdin zehri, bok adam. Haftalarca sürekli onu dinledim. Sonra duruldum.
Ama geçenlerde yine bir sabah o pis şarkın kafamda çalıyordu!! Yeter artık ulan! Last.fm'ime bakan beni paragöz biri sanıcak. ITunes'um bana seni 71 kez dinlediğimi söylüyor, yeter ama canım kardeşim. Arada çaça diyorsun, çaça yapmak istiyorum; spagetti diyorsun, canım onu çekiyor. Nedir benim senden çektiğim? Hayır sokak ortasında bağırarak söylemek istiyorum bu şarkıyı, deli demezler mi?
Yazmayacaksın arkadaşım artık böyle şarkılar! Ağır konuşurum, rencide ederim seni!

Seni öptüm, şarkını öpmedim ama artık bay lütfen...

e.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Sevgili Show Tv...

Sevgili Show Tv,

Ad aktarmasi yaptim, ama iste hanginiz sorumluysaniz bundan alinsin ustune.

Canlarim 'Bu Kalp Seni Unutur mu?' adli guzide diziyi 'Canim Ailem' gibi diger gonullere taht kurmus bir tv dizisiyle ayni saate koymussunuz. Olacak is mi sorarim size. Orta yas ustu insanlar evlerinde perisan olmus, hadi biz sizi youtube ile aldatmaya baslayali cok oldu, onlar ne yapsin. Hadi hemen degistir canim onun saatini, ne sen uzul reyting kaygisina dus, ne de biz uzulelim. Onceden uyariyorum, bak sonra cok sıkıntı cekersin.

Optum, bay!

Eda ('nin annesi)

Sevgili dolmuşta "ayağına basıyorum" diyen kokoş teyze...

Sevgili dolmuşta "ayağına basıyorum" diyen kokoş teyze,

Basma?
Ama sen ne yaptın, tarla gibi dolmuşun içinde suratımın dibine geldin ve bu cümleyi zikrettin.
Hayır anlamadığım, ayağına basıyorum demek aklına gelmiş de, çekmek neden gelmemiş? Yani bu kadarını düşünmüş olsan, o güzel parlak rujlu dudağını yormaya gerek kalmaz, rujun konuştuğun için azalmamış olurdu.
Bir de bunu seslendirmek haklı olduğunu mu gösteriyor anlamadım, bir daha sefere ben de sana "şu an saçını çekiyorum" diyeceğim, bakalım nasıl olucak.

Kimlerle uğraşıyorum ya...
Hadi bak kimseden ayırmıyorum seni, öptüm bay!

e.

Sevgili Teşvikiye dolmuş şöförü...

Sevgili Teşvikiye dolmuş şöförü,

Seninle normalde aramız iyidir, bir Bakırköy dolmuşlarındansa kat kat iyisin şimdi hakkını yemiyeyim. En azından kendimi bir Play Station oyunu içinde hissetmiyorum senle yolculuk yaparken.
Ama bugünkü saçma hareketin neydi öyle ya? Yanda bomboş yol dururken sen gittin illa da trafiğin içine girdin. Sonuçta ne oldu? 15 dakikada bir ilerledik! Sevdiceğim ağaç oldu, dolmuşun içindekiler olarak tükendik.
Ama asıl bozulduğum; neden o yolu tercih ettiğini sorduğumda bana olmayan bir dilde "eamubem henameb siman" gibi yarım ağızla cevap vermen oldu!
Üzgünüm ama çok kırıldım!

Kısa zamanda kendini toparlaman dileğiyle,

Öptüm bay!

e.

13 Ekim 2009 Salı

Sevgili istenmeyen tuyler...

Sevgili istenmeyen tuyler,

Pardon da sizin kadar yuzsuzunu de gormedim. Din, dil, irk ayirt etmeksizin tum insanlar sizden sikayetci, ben sikayet mektubu yazmisim kac yazar. Yani biraz sagduyu, biraz ince dusunce, hic mi yok? Adiniz uzerinizde, biz size daha ne diyelim. Ama siz varsa yoksa ozel gunleri, geceleri mahvedin, huzursuzluk cikarin.

Neyse, allahtan(C.C) ucuncu milenyuma girdik falan, teknoloji sizin de ustenizden geliyor. Biraz manasiz olacak ama, hadi....

Optum, bay!

Eda

Sevgili Safiye Soyman...

Sevgili Safiye Soyman,

Dus lan yakamdan, manyak misin? Hayir ben yillarini indie'ye vermis bi insanim, espriye vurduk, gulelim gecelim dedik bugun oglen saatlerinde, ama yok yani gururuma yediremiyorum. Tam 2 dk once yine ayni seyi yaptin be gulum.

Sen kim benim engin muzik zevkimin bir parcasi olmak kim? Hadi canim hadi, git Faik Bey'le skec yap, bi' daha da karsima cikma. Bi' de 'Dinle' diyo, ne dinlicem seni be, 'Havan Batsin' dedigini duyar gibiyim ama benden sana is cikmaz guzelim. Senin o patlican suratina yaklasmam bile nomalde ama, ne yapalim...

Az optum, bay!

Eda

Sevgili kuaförler...

Sevgili kuaförler,

Birkaç yıldır fark etmeden yaptığım araştırmalarım sonucu çok saçma bir yönünüzü keşfettim. Neden her biriniz farklı farklı fön fiyatları veriyorsunuz ki? Hadi diyelim bunu anlıyorum, neden uçurumlar var; 3 liraya çekeni de gördüm, 25 liraya da. Sizce de çok saçma değil mi?
Kesim için farklı ücretler mantıklı, sonuçta yetenekliniz var beceriksiziniz var. Ama fön dediğiniz nedir ki?

Öyle yani, toparlayın kendinizi.

Çok öptüm, bay!

e.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Sevgili majiskül E harfi...

Sevgili majiskül E harfi,

Seninle 21 yıllık bir hukukumuz var, sonuçta ismimim baş harfisin. Ancak neden bu kadar çirkinsin? İnsanlar baş harfleriyle lokum gibi anlaşabiliyorken biz neden başaramadık seninle bunu? Sırf senin yüzünden güzel bir imzam yok be!
Hayır bir şey değil insanlar beni "e." diye imza attığım için gizemli, tripli bir kız olarak görücek. Halbuki küçük seviyorum ben seni, küçükken ne kadar güzelsin sen...

Biliyorum artık senin de yapabileceğin bir şey yok ama aramızda bu sırrı daha fazla tutamadım. Özellikle bazı tipografik oyunlarda seninle hiçbir şey yapamadığımı görünce tak etti canıma. Eğer seni kullanmıyorum diye üzülüyorsan yapabileceğim bir şey yok, lütfen kişisel algılama ya da algıla bilemedim.

Hadi öpeyim de üzülme,

Öptüm bay!

e.

Sevgili Facebook...

Sevgili Facebook,

Beni blogun acilmasinin 2. gunu insanlarin gozune sokarcasina icimi dokmek zorunda biraktigin icin sana hazirladigim laflari dinlemek zorundasin. Madem hayatima girdin, sifren bende, istedigim zaman girerim arkadasim. 2009'un ekim ayinin ilk haftasindan beri bozuksun bunu kabul et.

Ne istediysen yaptim, parolami resetledim, yeni parola aldim, 10 kere dikkat ederek 10 degil 5 parmakla tekrar tekrar girdim. Eminim suc bende degil, suc sende. Ben senden daha iyilerine layigim.

Optum, bay!

Eda

Sevgili dünya üzerindeki nerdeyse bütün insanlar ya da en azından yeni tanıştıklarım...

Sevgili dünya üzerindeki nerdeyse bütün insanlar ya da en azından yeni tanıştıklarım,

Bir kez de bir başka arkadaşımı tanımayın be! Biraz özgün olun. Dünya üzerinde yaklaşık 8 milyar insan var, hadi onu bıraktım İstanbul'da hepimize yetecek kadar insan var. Başta komik geldi, hoşuma gitti falan ama çevremi değişmek istesem mümkün olmayacak.
Neyse uzun lafın kısası ben artık İstanbul'un 500 kişiden oluştuğuna inanmak istemiyorum, çaba sarfedelim biraz.

Ben şaşırmaktan sıkıldım, siz arkadaşlarımla tanışmaktan sıkılmadınız.

Öpmezdim de sizi format böyle, öptüm bay.

e.

Sevgili eBay satıcıları...

Sevgili eBay satıcıları,

Shipping fiyatlarını belirlerken hem kendi hayatınızı, hem de diğerlerinin hayatını kolaylaştırmanızı sağlayacak küçük bir check list hazırladım sizler için:

Gerekli Malzemeler: Birkaç adet Post-It, bir kalem (tükenmez ya da kurşun, fark etmez), bir mantar pano veya benzeri düz yüzey.

  1. Satıyor olduğunuz ürünün fiyatını kalem vasıtasıyla, bir post-it'in üzerine okunaklı bir biçimde yazın.
  2. Üzerinde satıyor olduğunuz ürünün fiyatı bulunan post-it'i mantar pano üzerine sabitleyin.
  3. Panoyu iyi görebileceğiniz bir konumda durun.
  4. Pano üzerinde bulunan fiyata bakın.
  5. Gönderim ücretinin, pano üzerinde yazan ücretten daha fazla olmamasına özen gösterin.
  6. ????
  7. Profit!
Gördüğünüz gibi pek sevgili eBay satıcıları, hayat ikimiz için de ne kadar kolaylaştı. Belki de farkında değilsiniz ama, kimse 3 dolara aldığı bir ürün için 47 dolar posta ücreti ödemek istemiyor. O kadar tutmadığını biliyorum, beni kandıramazsınız!

Hadi göreyim sizi, başarabilirsiniz!

Öptüm bay,

Çağrı

Sevgili Facebook kullanicilarindan bazilari...

Sevgili Facebook kullanicilarindan bazilari,

Ozellikle 'X is now in a relationship' veya daha da otesi 'X is now in a relationship with Y' olayini gordugu yerde altina 'like' verenler, hepiniz gercekten kocaman birer cilginsiniz, ve sizi gram anlamiyorum. Bir de 'oooooo benim niye haberim yok' vs yazanlar size laf falan hazirlamadim, sikayete bile layik gormuyorum.

Ama asil sikayet edeceklerim 'X and Y ended their relationship' yazisini gorunce altina yorum yapanlar. 'Neeee, gormemis olayim, nasi ayrilirsiniz yaa'cilar. Deli misiniz arkadasim? Bir daha gormeyeyim gercekten, bir gecmisimiz var ki listemde varsiniz, cok da fazla bir sey diyemiyorum. Hadi...

Optum, bay!

Eda

11 Ekim 2009 Pazar

Sevgili Kaybolan İğneler...

Sevgili kaybolan iğneler,

Benim için ne kadar büyük bir risk olduğunuzun farkında mısınız? Farkında değilseniz nerdesiniz? Kaybolmak genetik bir özelliğiniz midir? Bunlar ve benzeri sorularım mevcut.
Lütfen popoma batmadan gelin, bir kahvemi için ve sorularımı cevaplayın.

Öptüm bay,

e.

Sevgili Taki Tasarimcilari...

Sevgili taki tasarimcilari,

Tamam anliyorum, bazi cevrelerce kabul gormus olsa da yaratmak allaha mahsus degil, sizde de var is, agir yaratiyorsunuz. Emege saygi mi dersiniz, +rep mi dersiniz, inanin elde avucta ne varsa veriyorum. Ama fiyatlari abartmayalim gencler, evet evet ozellikle genc tasarimcilar, costukca cosuyorsunuz, anladik tasarim, anladik cok yok bunlardan, yok baskasinda goremiyoruz, yok iste cok ozel, cok degisik, cok tatli, cok cok cok... Neyse ne diyorduk? Sikayet.

Onu diyorum, iki gruba ayrildiginizin farkindayim, 1.si isim gucum yok, cevrem ve param var, cocugu gonderip malzeme aldirtayim da taki tasarimcisi olayimcilar, 2.si de madem manyak seyler yapiyorum, fiyati abartayimcilar. Gozum uzerinizde. Normalde ne opucem, al birini vur otekine de, neyse hadi...

Optum, bay!

Eda

Sevgili John Lennon...

Sevgili John Lennon,

Seni severim. Bence delikanlı bir insansın. Yaptıklarına, müziğine sonsuz saygım var.

Ama dostum, nedir bu senin yüzünden içinde bulunduğumuz durum? Olayın nedir, neden bu kadar seviliyorsun, neden bu kadar takipçin var?

Nerde yanlış yapıyorum John?

Öperim, kendine iyi bak e mi?

Çağrı

Sevgili Ezgi ve Eda...

Sevgili Ezgi ve Eda,

Kendi blogumuzda sizden şikayet ediyor olmaktan memnun değilim; ama ciddi bir şey yapıyorsak bunları yazmak zorundayım. Şu blog'u hazırladığım süre içerisinde, bana illallah dedirttiniz!

Yok şurası olmamış, yok burası düz olsun, yok font John Lennon'un el yazısı olsunmuş, yok John Lennon bizi Tibet'e götürsünmüş...

Bir dahaki sefere siz yaparsınız artık, ben de bir görmüş olurum nasıl oluyor. Olmadı, John Lennon'dan rica ediverirsiniz.

Öptüm bay,

Çağrı

öptüm bay!  © Blogger template por Emporium Digital 2008

Voltar para o TOPO